28 Temmuz 2009 Salı

SIFIR SINIR TEMEL İLKELER



1.Ne olduğuna dair iç bir fikriniz yok.


İçinizde ve etrafınızda olan her şeyin, bilinçli ya da bilinçsz, farkında olmanıza imkan yoktur.Bedniniz ve aklınız şu anda çalışmaktadır ve bunun farkında değildir.Ve havada, radyo dalgalarından düşünce formlarına kadar görünmeyen sayısız sinyal bulunmaktadır ve sizler bunların hiç birini bilinçli olarak algılamazsınız. Gerçeği söylemek gerekirse, tam şu anda kendi gerçeğinizi yartmaktasınız ama bu olay bilinçli bilginiz ya da kontrolünüzün dışında, bilinçsizce olmaktadır. Bu nedenle istediğiniz kadar olumlu düşünün gene de yaralanırsınız. Yaratıcı olan bilinçli zihniniz değildir.

2. Her şeyi kontrolünüz altında tutamazsınız

Elbetteki olan her şeyden haberiniz olmadığı için, onları kontrol edemezsiniz. Dünyaya emredebileceğinizi düşünmek egosal bir hatadır. Şu anda dünyada neler olduğunun çoğunu egonuz göremediğine göre, sizin için en iyisine egonuzun karar vermesine izin vermek hiç de bilgece olmaz. Seçim sizin elinizde, ama kontrol değil. Ne deneyimlemeyi tercih edeceğinize karar vermek için bilinçli zihninizi kullanabilirsiniz, ama onu ifade edip edemeyeceğinizi ya da bunu nasıl ve ne zaman yapacağınızı kendi haline bırakmalısınız. Teslimiyet anahtardır.

3. Yolunuza her ne çıkarsa onu iyileştirebilirsiniz.

Yaşamınızda önünüze çıkan her şey, oraya nasıl geldiğine bakmaksızın, iyileştirmek içindir, çünkü şu anda sizin radarınızdadır. Buradaki varsayım, eğer onu hissedebiliyorsanız, onu iyileştirebilirsiniz de. Eğer onu bir başkasında görebiliyorsanız ve bu sizi rahatsız ediyorsa, o zaman iyileştirmek için oradadır demektir. Ya da Oprah'ın bir keresinde söylemiş olduu gibi, "Eğer onu farkedebiliorsanız, ona sahpsinizdir." Onun neden hayatınızda olduğuna ya da oraya nasıl geldiğine dair hiçbir fikriniz olmayabilir, ama artık farkında olduğunuza göre, onu serbest bırakabilirsinz. Karşılaştığınız şeyleri ne kadar iyileştirirseniz, tercih ettiklerinizi ifade etmede o kadar net olursunuz, zira başka şeyleri kullanmak için gereken enerjiyi serbest bırakmış olursunuz.

4. Tüm deneyimlerinizden %100 sorumlusunuz.

Hayatınızda başınıza gelenler sizin suçunuz değildir, ama sizin sorumluluğunuzdadır. Kişisel sorumluluk kavramı söylediğiniz, yaptığınız ya da düşündüğünüzün ötesindedir. Hayatınızda yer alan diğer herkesin dediklerini, yaptıklarını ve düşündüklerini de içerir. Yaşamınıza meydana gelen her şeyin sorumluluğunu tamamen alırsanız, o zaman herhangi bir kişi bir sorunu su yüzüne çıkardığında, o sizin de sorununuz olur. Bu üçüncü ilkeye bağlanır, yani yolunuza çıkan her şeyi iyileştirebilirsiniz. Kısacası, şu anki gerçeğiniz için hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi suçlayamazsınız. Tüm yapabileceğiniz onun sorumluluğunu almak, yani onu kabul etmek, ona sahip çıkmak ve onu sevmektir. Karşılaştığınız şeyleri ne kadar çok iyileştirirseniz kaynak ile o kadar uyumlu olursunuz.

5. Sıfır limite iletiniz "seni seviyorum" cümlesini söylemektir.

Sizi her şeyin ötesindeki huzura, iyieştirmeden ifade etmeye götürecek bilet sadece "seni seviyorum" cümlesidir. Bu cümleyi Tanrı'ya söylemek içinizdeki her şeyi temizler ve böylece şu anın mucizesini yaşayabilirsiniz: sıfır limiti. Amaç her şeyi sevmek. Fazla kiloyu, bağımlılığı, sorunlu çocuğu ya da komuyu, eşi sevin; hepsini sevin. Sevgi sıkışıp kalmış enerjiyi değiştirir ve serbest bırakır. "Seni seviyorum" demek Tanrıy deneyimleme dileğinizin gerçekleşmesidir.

6. İlham niyetten daha önemlidir.

Niyet zihnin oyuncağıdır;esinlenme Tanrı'dan bir bildirimdir. Bir an gelir, yalvarmak ve beklemek yerine teslim eder ve dinlemeye başlarsınız. Niyet egonun sınırlı görüşünü temel alarak hayatı kontrol etmeye çalışmaktır; esinlenme ise Tanrı'dan gelen mesajı almak ve buna göre hareket etmektir. Niyetler işe yarar ve sonuç verir; esinlenme ise işe yarar ve mucizeler getirir. Hangisini tercih edersiniz?

Alıntı:
Zero Limit - Joe Vitale, Dr.Ihaleakala Hew Len

23 Temmuz 2009 Perşembe

iki sey ulasmaya degerdir

Hepimiz hayatımızın belli dönemlerinde, bazı sıkıntılarla yüzyüze geliyoruz... Bu sıkıntılarla savaşmaya çalışırken de, dertlerimizin çözümüne odaklanmak yerine onlara sebep olanları suçlamakla yetiniyoruz... Oysa ki, hayatta başımıza gelen her olay, yaşadığımız her sıkıntı aslında "kendimizin" bir ürünü... Yani yaşadığımız her acı tecrübenin müsebbibi yine kendimiziz... Neden mi? 

Belki bakış açımızdan, belki yanlış kararlarımızdan, belki iman eksikliğimizden, belki de yanlış tavırlarımızdan kaynaklanıyor her bir acı... Ama şunu da bilmeliyiz ki; hayatımıza sokmak istemediğimiz hiç bir sıkıntı ve keder bizden izinsiz yaşam kapımızdan giremez. Çünkü o olayları "sıkıntı" olarak adlandıran da bizleriz... 

Aşağıdaki yazı belki hayatınızdaki dertleri, daha da önemlisi bu dertlere karşı olan bakış açınızı bir nebzede olsa hafifletip, hayata çok farklı bakmanıza neden olabilir... Çünkü göreceksiniz ki hayat sandığınız kadar karışık değil... Ve hayatta her şeyin sebebi, aslında iki şeydir !!!... 

HERŞEYE SEBEP OLAN "İKİ ŞEY" ! 

İnsanı iki şey öldürürmüş:
1- Sevmediği insanın silahından gelen mermi
2- Sevdiği insandan gelmeyen ilgi
 
İki şey "Kalitesiz insan" 'ın özelliğidir:
1-Şikayetçilik
2-Dedikodu
 
İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1- Bakış açısını değiştirmek 
2-Karşısındakinin yerine kendini koyabilmek
 
İki şey yanlış yapmanı engeller: 
1-Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2-Hak yememek 
 
İki şey kişiyi gözden düşürür:
1-Demagoji (laf kalabalığı)
2-Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)
 
İki şey insanı “Nitelikli İnsan” yapar:
1-İradeye hakim olmak
2-Uyumlu olmak
 
İki şey “Ekstra Değer” katar:
1-Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2-Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek
 
İki şey geri bırakır:
1-Kararsızlık 
2-Cesaretsizlik
 
İki şey kaşif yapar:
1-Nitelikli çevre
2-Biraz delilik
 
İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
1-Baskın yeteneği bulmak
2-Sevdiğin işi yapmak
 
İki şey başarının sırrıdır:
1-Ustalardan ustalığı öğrenmek
2-Kendini güncellemek
 
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
1-Niyetin saf olması
2-Ruhsal farkındalık
 
İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1-Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2-Hayata ve her şeye yeni (özgün,orijinal,farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek.
 
İki şey gelişmeyi engeller:
1-Aşırılık (mübalağa,abartı,ifrat,tefrit)
2-Felakete odaklanmış olmak
 
İki şey çözüm getirir:
1-Tebessüm (gülümseme)
2-Sükut (susmak)
 
İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1-Anne
2-Baba
 
İki şey geri alınmaz:
1-Geçen zaman
2-Söylenen söz
 
İki şey gerçek sondur:
1-Cennet
2-Cehennem
 
İki şey ulaşmaya değerdir:
1-Sevgi
2-Bilgi 
 
İki şey özgürlüktür:
Vatan ve Bayrak
 
İki şey “hayatta önemli olan her şey” içindir:
1-Nefes alabilmek
2-Nefes verebilmek


3 Temmuz 2009 Cuma

Sevgi ile aşk


Sevgi ile aşk arasındaki fark hâkimiyet derecesiyle ölçülür.

İnsan, gönlündeki hâle hâkim olabiliyorsa buna sevgi denir.

Ama gönlündeki hâl insana hâkim ise onun adı aşk olur.

Sevgide irade vardır ama aşkta irade elden gider.alıntı


Kelebekler ağlamazmış...


Kelebekler ağlamazmış... 
Öyle derdi anneannem, 
Ağlıyor yavrum onlarda ağlıyor..! 
İpekten kadife elbisesi içinde, Gözyaşları akar yüreğine. 
Feryat edemezler, Sesleri çıkmaz, 
Hep güzel hep uysal, Olmak zorundalar... 
Hep gülümsemek zorundalar, 
Ama ağlarlar kimse görmez. 
Kısacık ömürlerinde, Hep başkaları için yaşarlar, 
İpek eğirirler ödülü can vermektir, 
Güzel olurlar bedeli candır vitrinlere konurlar. 
Hep güzel diye hayranız, Mutlu sanırız.. 
Ya birde dile gelip anlatabilse, 
Ya birde sesi çıksa da, Feryadını duyurabilse, 
Kime şikayet etsin..! 
Çeker çilesini sessizce, 
Kelebeklerde ağlar yavrum, Kelebeklerde..! ! 

(Nurten Kederoğlu)

Yüreğinizi ısıtacak bir dostluk gülünüz olsun.....


".Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın . Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze. 



Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz. 
Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır. Sevdiği için dökülmüştür, dostu için. Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur. Onu koparmaya varmaz eliniz. Kalbiniz titrer. 
Dokunun bir güle, koparmayın; sadece dokunun. Ne kadar katı olursanız olun, katı yüreğinizin nasıl yumuşadığını göreceksiniz. Sevginin, dostluğun sıcaklığı kalbinize nasıl dolduğunu hissedeceksiniz. 
Ve o an başınızı kaldırıp uçsuz, bucaksız gökyüzüne bakın, göğün mavisindeki ferahlığa. O an belki, sevdalı bir kuş gelip konacak saçlarınıza, ürpererek ve ürkerek gözlerinize bakacak. Avuçlarınızın içine alıp kalp atışlarını dinleyin. Salın sonra gökyüzündeki özgürlüğe ve derin bir nefes alın. Havada özgürce kanat çırpınışının güzelliğini doldurun içinize. Dostluğun, vefanın, sevginin, özgürlüğün eşsiz güzelliğini yaşayın. 

"Gül verenin elinde gül kokusu kalır" der bir Çin atasözü. Bende gül koklayanın yüreğinde gül kokusu kalır diyorum. Bir gül ancak bir dostun elinden verilince, iç bayıltıcı güzelliğini algılar ve anlarız. Buram buram kokladığımızda dostluğun ağırlığını hissederiz. 
Vefalı bir dostumuzu kaybettiğimizde yada ondan ayrıldığımızda nasıl da sancır yüreğimiz, gecelerce uykusuz kalır gözyaşı dökeriz. Sevgimizin, dostluğumuzun ölçüsünü ancak o zaman anlarız, ama ne yazık ki, bazen iş işten geçmiş olur. Çünkü geç kalmışızdır. 
Bilir misiniz? nice köklü dostluklar, ayrılık tokatını beklermiş, anlaşılmak için?. İnsan bazen dostluğun önemini, değerini ve bir dostunu ne kadar çok sevdiğini ancak iş işten geçince anlar. 
Balıklar engin denizde suyun kıymetini ancak ondan uzak kalınca farkına varır ab-ı hayatın ne olduğunun. 

Dostluklar öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, incelikli, içtenlikli ki; bir güneş kadar sıcak, toprak gibi vefalı, su gibi temizdir. 
Vefanın, dilin, duygunun, yüreğin el ele, yüz yüze, iç içe girdiği, gönül gönüle birleştiği, bir gül bahçesinin güneşlenmesidir dostluk. Fırtınalarda, boranda yüreğimizin ısınmasıdır. İşte o nedenle, her şeye rağmen sizinde bir dostluk gülünüz olsun yüreğinizde... 
Siz de bir güle dokunun ve sadece koklayın göreceksiniz ki, dostluklar ne kadar önemli ve değerlidir. 

Dostluk öyle bir şey ki, hep tazelenmek ister. Hatırlanmak ister. Dost olun sizde, şu üç beş günlük ömrünüzde kimseye kötülük etmeyi düşünmeyin. Size kötülük etseler bile. Vicdanı rahat, yüreği temiz olun. Dostluğun aydınlığını, sıcaklığını ve lezzetini tadın. İliklerinize dek hissederek yaşayın. 
Yeri geldiğinde sararıp solun, düşen bir kuru yaprak olun, ama asla soldurmayın, sarartmayın dostluk gülünüzü... 
Unutmayın, hayata hiçbir şeyiniz olmasa dahi, yüreğinizi ısıtacak hep bir dostluk gülünüz olsun... 
"y.bilinmiyor"