27 Ağustos 2009 Perşembe

Kalp, nefis,vicdan ve akıl uzun bir yolculukta

Kalp, nefis,vicdan ve akıl uzun bir yolculukta beraberce yolculuk ediyorlar. 
Kalp ve nefis bu yolculuk esnasında sürekli münakaşa ve didişme halindedir. 
Akıl ise kalp ve nefsin hakemliğini üstlenmiştir.
Yolculuk zorlu ve çetindir. Kalp bu yolculukta lazım olabilecek levazımatın 
kendisinde var olduğunu bildiğinden, verilen süreyi en iyi şekilde değerlendirmek ister. 
Fakat nefis öyle değildir.Her gördüğüne meyleder. Nereden geldiğini ve nereye doğru 
yol aldığını umursamaz. Etrafındaki şeylerin cazibesinden kendisini alamaz,doyumsuzdur.
Bu nedenle kalp ile aralarında sürekli bir çatışma yaşanmaktadır.
Vicdan, ikisinin arasında bir yol göstericidir, doğru karar verir, bilgedir. Onun sayesinde 
bu yolculuk birlikte devam eder, gider.
Gel zaman git zaman bir gün karşılarına vesvaslar çıkar aralarında bir mücadeledir başlar. 
Kalp kendini iyi savunabilecek bir durumda fakat nefis asi tavırlar sergilediğinden çok 
endişelidir. Vicdan Kalbin destekçisi, dostu, sırdaşı, tesellicisi olmuştur. Akıl, kalp ve vicdan 
işbirliği yaparlar ve bu vesveselere karşı nasıl galip olabileceklerini düşünürler. Hem aralarında 
hem de karşılarında bir tehlike vardır. İşleri zor yolları uzun ve karanlıktır.
Vicdan bir pusula gösterip der ki: her zaman karşımıza çeşitli düşmanlar çıkacak, daha çok 
saldırılara maruz kalacağız bizim çok iyi bir donanıma ve çok iyi bir rehbere ihtiyacımız var. 
Bunun için şu pusuladaki ilim şehrini bulup o şehirde gerekli donanımı almalıyız der.
Vesveseleri oyalayarak ilim şehrine ulaşırlar burası gözlerini kamaştırır . Öyle aydınlık, öyle temiz, 
öyle nurludur ki, hayranlıklarını ifade etmekten aciz kalırlar.
Vesvese düşmanları korkuya kapılırlar. İlim şehrinin askerleri onları tardeder, karşılarında ilim 
şehrinin askerlerini görünce her biri bir tarafa dağılır neye uğradıklarını şaşırırlar. 
Reisleri: bu defa bizi alt etmeyi başardılar diye feryat eder.

Akıl, kalp ve vicdan bundan böyle gezilerini bu ilim şehrinde sürdürmeye karar verirler . 
Öyle ya burası onların tam da aradıkları yerdir. Asi yoldaşları olan nefsi ancak burada 
ıslah edebileceklerdir.
Bu onlar için zor ama imkansız değildir. Bunun için kararlıdırlar.
“Ey nefis kardeş burası senin kendini bütün kötülüklerden arındırabileceğin ve muhafaza 
olabileceğin bir şehir. Sen aramızda yaramaz ve asi bir çocuk gibisin. Senden vazgeçemeyiz, 
öyle ise sana yardımcı olacağız” derler. Böylece nefis başına buyruk olmadığını ve diğerleri 
ile kolay kolay başa çıkamayacağını fark etmiştir.
İlim şehrinde yaşamları devam ederken yolları bir gün fazilet çarşısına düşer.
Burada çok karlı ticaret yolları öğrenirler. Bu ticarete göre Akıl, kalp, vicdan, nefis varlıklarını 
bu şehrin sahibine adayacak karşılığında ebedi saadeti kazanacaklardır. Bire bin kazanç 
getiren bu ticaret çok hoşlarına gider.
Nefsi de bu karlı ticarete ikna etmeyi başarırlar. Kendilerine ait bile olmayan fenayı verip 
bekayı kazanmak… Üstelik fena yine ellerinde kalacak fakat sahiplerinin izni dairesinde 
yaşamlarını sürdüreceklerdir.
Sahipleri, Sultanları öyle cömertmiş öyle merhametliymiş ki, yola da yolculuğa da bütün 
sıkıntılara da değmiş doğrusu… Asıl zenginliğe ve asıl mutluluğa ermişler. 
Darısı bizimkilerin başına !..
Bir’e bin kazananlardan olmak dileğiyle!.
Saliha Nur Demirbaş


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder