17 Ekim 2010 Pazar

AŞK BAHÇESİNİN SAKLI ÇİÇEĞİ

Gökyüzündeki yıldızlar yine aşıklar için süslenmiştir. Dalgalar aşk şarkıları söyler. Gece aşıkları yine kendine çağırıyor. Gece beni kendine çekiyor. Evden sanki bir yere yetişmem gerekiyormuşçasına hızlıca çıkıyorum. Kapıyı açar açmaz. Kendimi bahçede buluyorum. Yavaşlıyorum önce. Biraz durup aşk senfonisini dinliyorum. Ağaçların hışırtısına karışan dalga seslerini dinliyorum. Biryandan da kulağım hafiften esen rüzgarda. Rüzgarın bana sözü var. Aşkımın sesini bana çok uzaklardan getirecek. Ama ben bir türlü duyamıyorum. Aşkım sen mi bir şey söylemiyorsun yoksa rüzgar mı bana verdiği sözü tutmuyor bilmiyorum. Yavaş ve yorgun adımlarla bahçenin sonuna kadar ilerliyorum. Burada deniz mükemmel görünüyor. Dalgalar biraz daha yükselse ayaklarıma vuracak. Yakamoz deniz üstünde bir aşk yolu çizmiş. Sonu görünmeyen dalgalı bir aşk yolu… Tıpkı kalbim gibi dalgalı. Tıpkı kalbimdeki aşk gibi bu yolda sonsuz...
Uzaklara bakıp dalgalarla birlikte kalbim atarken gözlerimden yine yaşlar geliyor. Ellerim titriyor. Elimdeki resim titriyor her gece öpüp kokladığım aşkın resmi titriyor. Ayın ışığıyla yarım yamalak gördüğüm biricik aşkımın resmi ıslanıyor.
Bu gece ilk defa fark ettiğim üç adım ötemde duran bahçenin en güzel çiçeği olan bir gülün yanına gidiyorum. Neden daha önce fark etmemiştim ki… Oda sanki beni bekliyordu. Her gece ağladığıma şahit olup beni izliyormuş meğer.
Söylesene "Ey gül çok mu güçsüz görünüyorum buradan bakınca." Gül ağlayarak "Bunu neden gözlerinden akan gözyaşlarına sormuyorsun. Gözyaşlarını dinlesene." dedi gözlerimden gelen bir damla avucuma kondu. O damla dahi ağlıyordu. "Ben senin kalbindeki aşk ile vücut buldum şimdi en güzel diyardan ayrılıyorum" diyordu. Giderken hazin damlaları dökerek "Ben senin kalbindeki aşkın şahidiyim. Ben aşkı, aşk yapan gücüm" deyip oda aşk denizinde bir damla oldu.
Başımı kaldırıp güle baktım hafif bir sesle " Biliyor musun ey gül dünyanın en mükemmel ve en güzel insanına aşık oldum. Her gece ona olan aşkımı gözyaşlarımla suluyorum. Kalbimdeki alevler dışarı çıksa sanki kainatını tutuşturacak. Ve bilir misin ey gül ben daha ruhlar ilk yaratıldığı gün kalbim aşkıma vuruldu. Ben ona ta o zamandan beridir aşığım. Ve ben hep onu aradım. Her yerde onu aradım. Ruhum hep onu soludu. Hep onu yaşadım. En sonunda buldum onu… Sonra hep kaybetmekten korktum. Aşkımı bulmuşken kaybetmek ölmek için çırpınıpta ölememek demekti. Ve bil ey gül ben aşkımı sonsuza kadar sevecem... Sonsuza kadar
Gülde ağlıyordu bende… Sen ey gül dedim bunca bülbüle rağmen sen kime aşıksın ki aşıklar hep seninle konuşur... Ben "O’na aşığım dedi kainatın sahibine aşığım." Tebessümle bana "Eğer birbirinize gerçekten aşıksanız, eğer sonsuza kadar ayrılmak istemiyorsanız, eğer sonsuza kadar mutlu olmak istiyorsanız O’nu tanıyın ve O’na kul olun."
Ağlıyordum ve anlamıştım "Ömrümün sonuna kadar seni sevecem diyen aşkların yalan oldugunu…" O’nu tanımayanların aşklarının gelip geçici olduğunu. Onlardaki sevginin gerçek olmadığını, aslında birbirlerine seni seviyorum derken yalan söylediklerini…
Bilmeni istiyorum aşkım, ben sana aşığım ve seninle sonsuza kadar mutlu olmak istiyorum..

(Nurullah TUNA)

1 yorum: