25 Eylül 2009 Cuma

sen geldin

 Yar hasretiyle cigerleri parca parca olmus bir asik, gónlúnde onun hayali, gozlerinde yas, gelip durmus masukunun kapisinda. Yuregini parmaklarinin ucuna latif bir eldiven gibi takip, yavasca calmis kapiyi, beklemeye koyulmus..
Arada sadece bir kapi varsa sevgiliye kavusmak icin, o kapinin onúnde bekleyenin resmini sozlúklerde hasret kelimesinin karsisina ilistiriverseler, hasretin ne oldugunu anlatmak icin kelimeye hacet kalmazdi.
Dúsúnsenize, birazdan kapi acilacak, o gorúnecek, ayaklarinin dibine atacak asik kendisini, siirler okuyacak, boynunu búkecek, susacak, anlatacak yoklugunun izdirabini. Aglayacak, sonra gozlerine, "her gúzelde seyrettiginiz o gúzel iste karsimizda" diyecek. 
Ay isigim ezber bilen gozler doyasiya seyredecek gúnesini, daha neler neler...
Uzun sozún kisasi, gonúl bin parcaya, her parca bin hayale bolúnmús., her hayal binlerce úmide... Asik perisan, asik mahzun ve nihayet icerden bir ses:
-Kim o?
Kavusmanin heyecani, hicranin azabiyla kapi onúnde asirlarca beklemekten esige donen asik, bekledigi sesi duyunca sevincle haykirmis:
-Ben geldim.
Iceriden bútún vuslat hayallerini yerle bir eyleyen sesi duyulmus sevgilinin:
-Gelen sen isen, var git, biraz daha yan oyle gel!
Bu cevap karsisinda asigin dustúgú hali sizin muhayyilenize birakiyor, "asik, aradaki tek engelin o kapi olmadigini kesin anlamistir" diye not dúsmekte fayda goruyorum.
Acildigi vakit sevgilisiyle kavusacagi umidiyle bekledigi kapidan, boynunu bukúp ahu figan eyleyerek donmek zorunda kalan asik, gollere vurur kendini. Ayagindaki nalindan gonlúndeki aska kadar, kendisine ait oldugunu zannettigi seylerin hicbirisinin aslinda kendisinin olmadigini anlar ilkin. "Ben" sozúnú unutmak icin masukunun ismini soyleye soyleye dolasirken golleri, kendisinin bir baskasi oldugunu hissetmeye baslar.
Bir seye sahip olmak icin ondan vazgecmek gerektigini idrak ettiginde, once ayaklarinin sevgilinin
ayaklarina ne kadar benzedigini fark eder, sonra gonlúnún sevgilinin gonlúne búrundugúnú. Kuslarin, rúzgarin, ayriligin, gecenin, kum tanelerinin, sessizligin ve en son her seyin sevgilisinin adini mirildanmakta oldugunu seyredince kendi adini unutur, her azasinin sevgiliye túrkúler yakan bir dil oldugunu anlayinca da, neyi unuttugunu hatirlamaz olur...
Yúzúnú yikamak icin egildigi suda sevgilisini gorúnce, kuslarin, gecenin, rúzgarin, ayriligin, kum tanelerinin, sessizligin ve her seyin birer damla oldugu o suyla yikar yúzúnú, dúser yollara...
Ayaksiz yúrúdúgú yollardan gecerek tekrar gelir dostun esigine. Elleri gogsúnde bagliyken calar kapiyi ve icerden bir ses gelir:
-Kim o?
Once góz olup seyrederken kapiyi, duydugu sesle beraber kulak kesilir bútún vúcudu, sonra dil olur , seslenir:
-Sen geldin...
Ve ardina kadar acilir kapilar...
Bu, aslinda masukun kendisine kavusmasinin hikáyesidir. Asikta kendisinden eser kaldigi múddetcfe vuslat mumkún degilse eger, aralanan kapinin arkasinda duran kapiyi calandan baskasi olamaz. Ben'i terk edebilen asik icin, degil kapi aradaki daglar, denizler bile ayrilik sebebi degildir. O kendisinden soyundukca sevgiliyi giyinmenin hazzini tatmistir. Zevklerini, isteklerini,umitlerini, hatta yuruyusunu, bakisini, konusmasini, te-bessúmunu bile sevgilininkilerle takas ederek baslamistir ise. Kendinde kendisinden eser kalmayincaya kadar devam etmistir bu alissiz gibi gorunen veris. ihsandan dogan ask diye bahsederler karsiligi olan asktan; ve ihsan bitince askinin da bitecegini anlatirlar. Bu ihsanin bir buse olmasiyla birkac koskle birkac huri olmasi arasinda hic bir fark yoktur.
Once kas olur, góz olur, sonra yirtilir perdeler senin túkendigin demde, senden geriye bir o kalir. Ask o zaman asktir. 
Mecnun'a adini sorduklarinda, Leyla, demis...
Nereden geliyorsun? Leyla... 
Acmisin? Leyla... 
Baska bir sey bilmez misin? Yine Leyla, hep Leyla... 
Marifet can icin sevgili aramakta degil, sevgili icin can tasimaktadir ve bútún sorularin cevaplari Leyla olmadan, mecnunluk sirrina Leyla kadar iraktadir cúmle Kayslar...
Satir arasi hikayeler kitabi

(Serdar Tuncer)

 


 
 
  

24 Eylül 2009 Perşembe

Bir tek kırmızı gül aramışım.


Ben insanları sonsuz sevdim 
Görmeden sevebilmenin okulunu bitirdim 
Her insanın içindeki sevdayı aradım 
Neyi özlemişlerse onu özledim 
Neyi istemişlerse ben de onu istedim 
Dualarına her zaman âmin dedim. 

Güldüm geçtim bazen 
Bazen, gün oldu yağmur gibi ağladım 
Ve bazen de kalbim burkuldu, kanadım 
Her şeye rağmen yine de sevmeye çalıştım 
Şimdi daha anlıyorum ki; 
Milyarlarca yıldız arasında 
Bir tek kırmızı gül aramışım. 
MKÖ


"Sevmek" dedim..

"Yoluna ölmek" dedi..

"Yol" dedim..

"Alıp başını gitmek" dedi..

"Gitmek" dedim..

Bir "Ahh" çekip, "Dostlardan ayrılmak" dedi..

"Dost" dedim..

Durdu.. Bana baktı.. "Dost" diye mırıldandı..

"Yüreğime nasıl koysam bilemediğim" dedi..

"Yürek" dedim..

"Dünyaları içine sığdıramadığım" dedi..

"Dünya" dedim..

"Hayatın bir yüzü" dedi..

"Yüz" dedim..

"Ardında ne gizli bilemediğim" dedi..

"Giz" dedim..

"Hep çözmeye çalıştığım" dedi..

"Çalışmak" dedim..

"Bitmeyecek öykü" dedi..

"Öykü" dedim..

"Binlercesini içimde gizliyorum" dedi..

"Gizlemek" dedim..

"İşte, her şeyin bitimi" dedi..

"Şey" dedim.. "SEVDA" dedi..

"SEVDA" dedim..

"Peşinden koştuğum" dedi..

"Koşmak" dedim..

"Hayat, bir maraton" dedi..

"Hayat" dedim..

"Öyle kısa ki!" dedi..

"Niçin kısa?" diye sordum..

"Yaşanacak çok şey var, zaman yok" dedi..

"Yaşanması gereken ne var? " diye sordum..

"Aşk" dedi. "Kaç kere?" diye sordum..

"Bin kere" dedi, "Milyon kere"

"Neden bir kere değil?" diye sordum..

"Bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk" dedi..

"Önce ona varsan olmaz mı?" diye sordum..

"Keşke olsa" dedi, "Ama önce yoğrulmak gerek"

"Acı çekmek mi?" diye sordum..

"Evet, aşk acısında yok olmak" dedi..

"Yok olunca!" dedim..

"İşte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın" dedi..

"Gerçek aşk!" dedim..

"Büyük o!" dedi..

Durdum. Durdum. Ve sustum!

"Neden sustun?" diye sordu.

"Yüreğim titredi sanki" dedim..

"Neden?" diye sordu..

"Bilmiyorum" dedim.. "Büyük O!"

"Evet" dedi, "Büyük O!"

"Nerede?" diye sordum..

"Her yerde" dedi..

"Nasıl?" diye sordum..

"Yüreğini aç" dedi..

"Yüreğimi açmak!" dedim..

"Bir tebessümle bak her şeye" dedi..

"Tebessüm" dedim..

"Her kapının anahtarı" dedi..

"Kapı" dedim..

"Girmeden bilemezsin" dedi..

"Ya korku!" dedim..

"Bilinmeyenden korkar insan" dedi..

"Ben bilmiyorum" dedim..

"Neyi?" diye sordu..

"Ben'i" dedim..

"Sen kimsin?" diye sordu..

"Ben kimim?" diye sordum..

"Sevgiyle beslenensin" dedi..

"Kimin sevgisiyle?" diye sordum..

"Büyük O'nun" dedi..

Durdum.. Durdum.. Yine sustum..

"Kimsin?" diye sordum..

"SEN'im" dedi.. netten alıntı

"aşk"a tutsaktır.

aşkın kendisi özgürdür. dilediğinin gönlüne girer ve dilediği zaman çıkar. ancak aşık olan ya da olunan, işte o "aşk"a tutsaktır. son karar her zaman "aşk"ındır. 

gözler aşkı yaşamakta özgürdür. aşkla parlamakla... ama aşka bakabilme süreleri "aşk"a tutsaktır. son söz yine "aşk"ındır. 

eller dokunmakta özgürdür. okşamakta... avuçlarında aşklarının elini, sımsıcak tutmakla. ama o dokunuşlarda "aşk"ı hissedebilmeleri yine "aşk"a tutsaktır. 

dudaklar sözlerinde özgürdür. öpüşlerinde... "aşk"ın ateşiyle yanamazlar özgürce ama, çünkü "aşk"a tutsaklardır. 

kalp, "aşk"la çarpmakta özgürdür. solutmakla... yaşatmakla... "aşk"ın kalbi onunla atmasa da umursamaz. o çarpar "aşk"la. "aşk"a tutsak değildir kalp. engelletmez kendini. dilediğince "aşıktır" dilediğince "aşktadır". "aşk" uçup gitse de içinden, ondan bağımsız yaşar yine de "aşk"ını. bir kere "aşk"a aşık olmuşsa bir yürek, ne ferman dinler, ne iflah olur... işte "aşk"a tutsak olmayan tek o'dur. kalp "aşk"a tutsak değildir. kalp "aşk"ta özgürdür. kalbin tutsaklığı "aşk"a değil, yalnızca "zaman"adır. 

aşk tutsaklık mı, özgürlük mü? 

aşk özgürdür. 

tutsak olan "aşk" değil, aşık olanlardır. 

çünkü son söz daima "aşk"ındır... 
netten alıntı



ASK VE ASIK OLMAK ÜZERİNE


ASK VE ASIK OLMAK ÜZERİNE 

zamansızlığın içinden çıkıp gelen düşler vardır, 
gecikmişliğe dair olur her şey birden, 
keşkelere devşirir kendini 
oysa 
bir süre sonra keşkelerden devralır kendini yalnızlık 
ve 
alır başını gider 
adresi belli olmayan ülkelere. 

düştüğüm yerde bulabildiğim her dala tutunurum 
dalın sağlam olması veya çürük olması 
tutunma zamanın kısa veya uzun olması 
hiçbir şeyi değiştirmiyor 
sadece düşmeyi yavaşlatıyor o kadar 
düşme devam ediyor. 
düştüğüm yer 
kimi zaman deniz 
kimi zaman bulut 
kimi zaman toprak 
oluyor, 
düştüğümde karıştığım ise kendim... 

bana sorsan aşk nedir diye 
belki hiçbir şey 
belki de bir kitap dolusu düşünce yumağı derim, 
aslında aşk ait olmaktan öte bir duygudur 
sahiplendiğin zaman solacak bir çiçektir 
çünkü aitlikler terkedilmişlikleri ve yitiklikleri doğurur. 
aşk sokulmaktan ve sevişmekten de öte bir duygudur, 
paylaşmaktır, 
özümsemektir, 
aynı düşü ayrı ayrı zaman ve mekanlarda görmek demektir. 
aşk sessizliktir, 
duymayı özlemektir, 
duyunca mesafeleri yitirmektir. 
aşk kayıp bir şehir krallığında olmaktır, 
aşk anlaşılmamaktır 
çünkü aşk anlaşılmaz ve ulaşılmazlık ifade eder, 
aşk teslim olmamaktır 
teslim olduğunda başlayacak bir esaret demektir aşk, 
oysa özgürlük arar insan, 
bağımsızlık ister, 
zamana dair olmak ister 
hem zamana dair olup hem aşık olamaz insan 
ya zaman kavramını yitirip kaybolur aşkın kollarında 
yada adayıp kendini güneşin doğuşuna ve batışına, 
katılır her yeni gün ve geceyle bir başka yaşama 

tüm birliktelikler bedenlerin kenetlenmesiyle sonlanmamalı 
bedenlerin birleştiği yerde tatmin olma vardır 
belki de tatminsizlik 
ve belki de aradığını bulup bulamama sorunu 
oysa aranan şey bir tatmin olma ve ait olma duygusu değildir... 

herkes denizde balık gibidir 
mevsimliktir ve gelip gider, 
kimi zaman oltaya takılır 
kimi zaman ağa 
sonuçta göreceğin kısacık bir zaman diliminden ibaret, 
bazılarını zaman geçirmek için, 
bazılarını ise açlığını gidermek için kullanırsın 
oysa aşk balıklar gibi değil 
deniz gibi olmaktır. 
kimi zaman sen balıklarla 
kimi zaman ben balıklarla 
ama hep denizle ve deniz olarak ayrı ama birlikte olmak demektir AŞK.. 


özlemek dostluktandır 
bu yüzden özletir aşk, 
özlemek beklemenin uzunluğundandır 
bu yüzden bekletir aşk, 
özlemek ait olmak demek değildir 
bu yüzden aşk ait olmanın ötesinde 
yalnızlıktır, 
özlemek sınırları kaldırmak demektir 
bu yüzden tüm geçişleri engellenir 
bu kentin ve gecenin... 

yinelerim ve derim ki 
gecelere birlikte katılmak değildir aşk, 
aşk 
tüm zamanlarda paylaşmaktır bir kitabın içindeki kelimelerden oluşan cümleleri, 
ve 
cümlelerden oluşan paragrafları.. 
gerisi, 
kendine çekilmiş zamanın içindeki yalnızlıklarla ölçülen 
bir terkedilmişlik hikayesidir. gel katıl düşlerim
netten alıntı

Dostlar vardır,

 Dostlar vardır,
Bir lokma ekmeği bölüşmek gelir içinden,
Dostlar vardır,omuz veresin gelir,
Dar gününde,gönülden,
Ağladıkça parçalanır yüreğin,
Dostlar ki okyanuslar gibi engin,
Onunla en fakir yürekler bile zengin,
Bir kuş kanadı gibi dokundu mu bir kez ruhuna,
Sen kalmaz ortalıkta,ne de ben...
Kısacıktır sendeki konuklukları
Gidişleri kanatır ,acıtır ruhunu,

Sevgililer vardır,
Gözlerinde Hakk'ı gördüğün,
Ve halka açıktır yürekleri,
Hizmet ehlidir onlar,
Gönül eridir.
Senlik,benlik onlar için geridir.

Sevgililer vardır,
Yolunda can verilesi,
Zordur onlarda kalabilmesi,
Sırçadandır onların kalpleri,
Kırılıp,tuzla buz oldu mu
İmkansızdır artık geri dönülmesi.

Farkındalık dediğin şey,
Kendini bilmekten başka nedir?
Kendini bilemezsen,
Yıllar boyu beklesen ne
Artık,dost dediğin gitmiştir...
netten alıntı


kalmalıyız

23 Eylül 2009 Çarşamba

GÜL BAHÇESİ


 GÜL BAHÇESİ

Delikanli yillar sonra dogdugu kasabaya döner.Sabah uyandiginda aklina yillar önce evlenmek istedigi,kasabanin güzel kizi gelir.Kizin güzelligi cevre kasaba ve sehirlerde bile dillerdedir ve kimler istediyse kiz bir türlü olumlu yanit vermemistir.Otelden cikar ve gördügü yasli adama kizi sorar.Yasli adam az ilerde güzel bahce icinde bir ev gösterir, kizin orada oturdugunu söyler.Delikanli merak eder,kizin nasil biriyle evlendigini.Bir kösede beklemeye baslar,bir müddet sonra yaslica kel pek te hos görünmeyen bir adami yolcu eder kiz kapidan...Üstelik zengin bir adam da degildir....

Adam gittikten sonra delikanli calar kapiyi,kendini tanitir.Sorar niye bu adamla evlendigini kiza...

Kiz söylerim der ama bir kosulla....

Evin arkasinda büyük bir gül bahcesine götürür delikanliyi ve der ki:

Bu bahcenin en güzel gülünü bana getirirsen söyleyecegim sana niye bu adamla evlendigimi...Ama asla geri yürümek yok bahcede,arkana bakmak yok en güzel gülü istiyorum sadece...

Memnuniyetle der delikanli ve girer bahceye....

Cok güzel sari bir gül durmaktadir karsisinda tam elini güle uzatmisken pembe bir gonca görür az ötede,ilerler...

Ona uzanirken kadife kirmizi bir gül ilisir gözüne ilerde...

Derken.....Birde bakar bahcenin sonuna gelmis...

Kiza verdigi söz gelir aklina..Geri dönmek yok...

Ne yapsin..Mecburen buldugu alelade,hatta solmaya yüz tutmus bir gülü mahcup bir sekilde götürür kiza....

Kiz gülümser gülü görünce..

''Bilmem aldin mi cevabini''der delikanliya.....

Hayat bu bahcede yürümeye benzer....

 

Geriye bakmak ve geri dönememek olunca gördünüz mü hayatlar nasılda akıveriyor hiç anlamadan