26 Ekim 2009 Pazartesi

Sevda cakillarimi? servet incilerimi?..‏


 Bir padisahin saraylarda, bag ve bahcelerde, gúller, yaseminler, papatyalar, 
nilúferler arasinda búyúyen bir kizi vardi. Yetiskin bir kiz oldu. 

Gúnú geldi; evlenecekti. Onun gonlúnu celmek, gozúne girmek,

 kendini ona begendirmek icin erkekler yarisa girdi. 
Onun gónlúnu almak icin gencler, yigitler, deneyim sahibi buyúk ustalar, sóz ustalari, 
sanat ustalari, maharet ustalarl inciler, múcevherler, 

elmaslar toplamaya, aramaya, satin almaya koyulmuslardi. 

Bir de bunlarin arasinda bagri yanik bir asik vardi. O, 
bu kizi bir kere górmús ama gózlerini bir daha ondan ayiramamisti. 

Gózlerini ona vermis fakat bir daha alamamisti. 

Gózleri, cehresi, diger gúzellikleri, cazibesi ve muhabbeti 
gonlúne kadar inmisti. Hep onu gózlerinde tutuyor, 

gónlúnú atlas bir diba gibi ona sariyordu. Hayat icinde dolasiyordu ne ki, 

akli da fikri de hep ondaydi. Bir kere onda kalmisti bútún benligi; 
bútún varligi, artik istese de ondan alamiyordu kendini. 

Her dem onun hayaliyle yasiyordu. 
Bir gun evlenecegi, insanlarin onun gónlunú almak icin inci,

 kiymetli tas ve múcevher topladiklarini duydu. Akli basindan gitti. 

Ne yapacagini bilmiyordu. Deneyimli bir ihtiyara sordu:
inci nedir; ben ómrúmde ne górdúm ne de duydum dedi.
Ihtiyar: "Oglum!" dedi. inci, gúzel kadinlarin pamuk gibi gógúslerini, 

kar-beyaz boyunlarini daha da gúzel, dahada alimli hale getiren bir sústúr. Denizde bulunur.
Sevdali adam dedi: Ey erdemli, bilge adam! Deniz nedir? Nerede bulunur? 

Ben ómrúmde ne deniz górdúm de isittim.
ihtiyar dedi: Buradan yaya olarak 6 ay boyunca d dinlenmeden gideceksin; 

bu mesafeyi aldiktan sonra soracaksin. 
Orada mavi, engin, dalgali búyúk bir su bulacaksin. 

iste onun adi denizdir ve inci dedikleri de onun icinde bulunur.
Sevdali adam hemen yola koyuldu. Dere tepe demedi gece gúndúz 

durup dinlenmeden, sabah aksam, sicak soguk dinlemeden ilerledi. 

Sonunda denize vardi. Aradiklarini bulup topladi ve hemen donmek icin tekrar yola koyuldu. 
Carcabuk geri dondú. Her seye ragmen aradan tam bir yil gecmisti. 

Durup dinlenmeden dogrudan saraya vardi. 
Bir goruste vuruldugu sevgilisine yetismek icin kalabaligi yardi gecti. 

Yakisikli, delikanli, yigit adamlar sevgilisin 
eteklerini inci ve mucevherlerle doldurmuslardi. 

O da durup kendi kendine acaba hangisini secsem diye soruyor; 
acaba hangisi daha búyúk, hangisi daha parlak, hangisi daha asil, daha degerli diye dúsúnúyordu.
Sevdali adam gitti, onun ónúnde durdu. Dagarciginda ki taslarin hicbirini almadan,  

dóktú ónúne, sevdigini eteklerini bu taslarla doldu. 
insanlar sasirdilar, dudak búktúler; kahkahalarla gúldúler: 

Sevdali adam, cakil tas larini doldurmustu sevgilisinin eteklerine.  
Cúnkú cakil taslari ile incileri birbirinden ayiracak ne bilgisi ne de zamani olmustu.

Sevgilisi dóndú ona:
"Nedir bu gerirdigin?" diye sordu.
O da tuttu hikayesini bastan sona anlatti ona. Sevgilisi o zamana kadar gelen bútún incileri, 
múcevherleri bir kenara itti. "Bu cakil taslari benim icin her seye deger" dedi. 
"Bunlar sirf benim icin derlendi. 6 aylik mesafeden yalniz benim icin omuzda taisinarak getirildi. 
Sen benim gónlúmún kadrini bilirsin. Ben sana verdim gónlúmú. Artik gónlúm senin, tenim senindir. Diledigini yap."
Sevdali adam, bir sevginin gúcúyle inciler ve mucevherlerden daha búyúk bir deger kazanan cakil taslarina bakti; 
bir de onlar sayesinde gónlúnú kendine veren sevgilisine. Asil marifet bu taslarda degil diye dúsúndú. 
Onlari degerli kilan dedi gonlumde tasidigim sevdaya bir nebze olsun, isik tutmalari, kalbimdeki dúnyami aydinlatip 
sevgilimin orayi gormesini saglamalaridir. Sevgili de zaten inci, mercan, múcevher arayan degil, onlar gibi guzel bir 
kalp tasiyan insani arayandir. Onun gozúnde sevdaya isik tutmayan her kiymetli esya (mucevher de olsa, elmas da olsa) kupkuru, 
alabildigine soguk ve sert bir tastan baska bir anlam tasimaz. Sevgilinin, sevgiliyi secerken, gózú incilerde, mercanlarda olamaz. 
Sevgiliyi parada/pulda, bagda/bahcede, evde/sarayda arayan hayatina hakim aramaktadir. 
Aslinda o, kendini teslim edecek bir efendi arayan bir kóledir. Ne ki; bunlardan akil ve kalbini kurtaramayan sevda ilkesine adim atamaz. 
Ruhen ve kalben ózgúr olmadan, ózgúrlúk havasina alismadan sevgi atmosferine girmek, orada gonlúnce nefes almak, 
muhabbet havasini teneffús etmek mumkun de-gildir.Kim ona sevgili diyebilir; kim onunla kendine sa-
 
(insan sevdigini kapatir diye bir yaklasim vardir. Kem gozlerden sakinir, himaye eder, korur anlaminda olsa belki bir yorumu bulunur; cogun, kiskanma, góz actirmama, sagini solunu fark etmesine izin vermeme anlaminda bir pevresini kapatma anlamina gelir. Seven aslinda kapatmaz; ózgúrlúk verir, bagimsiz hareket etmesine katkida bulunur; gelismesinin yollarini gosterir, cigir acmasini saglar.)
 
dece bir kere verilmis olan aziz hayatini paylasabilir; dahasi, onunla kim bir sofrada oturmak, 

bir bahcede gezinmek. bir mecliste sohbet etmek ister?
Sevdali adam, sevgilisinin gónlúnú fethetmis ve onu kurtlara yem olmaktan kurtarmisti. 

Ne ki, sevgilisinin bu sozleri karsisinda sevinmemis; muzaffer bir komutan, 

pesin satan bir túccar, ekini yedi veren bir ciftci gibi gururlanamamisti. 

Cúnkú bir kalbe girmek, bir kalbe sahip olmak, bir kisinin kalbini teslim almak nispeten kolaydi. 

Alti aylik gece-gundúz durup dinlenmeden calismasiyla kolay olani basarmisti. 

Simdi daha agir bir sorumluluk ve belini búken bir yúk altinda oldugunu hissetmeye baslamis: 

Cunku bir kalbi korumak, tazeligini, kórpeligini, inceligini dikkate almak ve her nefeste 

onun úzerinde titremek de kolay degildi. Kirip dokmeden, sacip savurmadan yolda zayi etmeden 

bir hayat boyu titizlikle en nadide ema net olarak tasimak ancak cok buyúk vefa erlerine, 

sadakat yigitlerine nasip olabilirdi. Artik kendini, en Buyuk sóze, 

en Buyúk Va'dine sadik kalmaya ozen gosterdigi kadar. 

Aziz Emanate de gozú gibi bakmakla yúkúmlú hissediyor du. 

Bu his ve duyarlilik uzun olan yolunda kendisinin onemli siginak ve dayanaklarindan 

birini olusturuyordu En búyúk saadetin insana cok búyúk sorumluluklar yúkledigini 

simdi iliklerine kadar hissediyordu.

Tanri eregi dogrultusunda oldugu icin insanlara iyiyi gúzeli ve sevgiyi 
yasama yetisi vererek onun kulli nizama dogru yonelmesini ve onu 
yasamasini saglamistir. Tanri evreni degismez bir dúzene baglamistir. 
Kendimizi, kendimizdeki insani sevmek de Tanriyi sevmektir. 
Zira o bunu ister ve kendisi bizdedir...(Malebrache 1638-1715)
 
DR. MEHMET YOLCU

(Tanriyi Sevmek Kadar Gzel Yasamak)

kitabindan alintidir. 


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder